Páginas

martes, 3 de febrero de 2015

Rojava 'da Yaşam (2)...






Rojava 'da askeri alanlar şehir merkezinin biraz dışında olsa da gündelik yaşamın devamı için bazı ihtiyaçlarınızı, hatta birçok ihtiyacınızı şehirden karşılamak zorundasınızdır. Dolayısıyla sık sık görev gereği şehir merkezine inilir. Ortadoğu toplumlarında kadın her zaman ikinci planda olmuştur.


Ancak Rojava için aynısının geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Şehir merkezine indiğimizde ilk dikkatimizi çeken kadın trafik polisleri olmuştu. Şehirin trafiği ve yayaların güvenliği onların denetiminde. Hiç kuşkusuz alt yapı eksiklikleri olsa da uzun vadede çözüleceğine şüphemiz yok.


Rojava 'da sanayi üretiminin olmaması ve üretimin tarıma dayalı olmasından kaynaklı bölgenin sosyo ekonomik yapısı feodalizme dayalı. Dolayısıyla aşiretlerin ve aşiret topluluklarının çok yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda hatta bir anımız da var. Taburumuza çok yakın bir köye ziyaret gerçekleştirmiştik.


Evin bahçesinde köylülerin ikram ettiği kahvelerimizi içerken diğer taraftan da sohbet ediliyordu. Tabi Kürtçe bilmediğimiz için arkadaşlar bize tercüme ediyorlardı. Köylülerden biri bize heval aracılığıyla hangi aşiretten olduğumuzu sordu. Doğal olarak biz de aşiretimizin olmadığını söylediğimizde ise bize " aşireti olmayan insan olur mu " diye reaksiyon gösterdi. Tepkisine susarak cevap vermek zorunda kaldık...


Bulunduğumuz noktaya yakın bir köyde Şamar aşiretine bağlı Araplar yaşıyor. Şamar aşireti Arap olmasına rağmen YPG bünyesinde kalmaya karar vermiş. YPG bünyesinde yer alıyorlar fakat kendi özgünlükleri var. Köyde kendi meclisleri ve yönetimleri var. Köyün güvenliğini ve asayişini kendileri sağlıyor.


Aynı zamanda kendi haciz (yol kontrolü) noktaları var. YPG, Şamarlara sadece silah yardımı ve askeri eğitim veriyor. Bu alanların dışında kendi özgünlükleri var. Bu arada dipnot olarak şunu hatırlatmakta fayda var: Abit (köle) 'ler diye bilinen ve Arap olmalarına rağmen köle olarak tanımlanan insanlar var.


Eski rejimde Abitler toplumda yaşayan diğer vatandaşlarla eşit haklara sahip değillermiş. Ancak Rojava devrimiyle birlikte Abitler diğer halklar gibi eşit haklara sahip oldu. Dolayısıyla YPG ilk taburunu Til Koçer 'de Abit olan Araplardan kuruyor.


Rojava 'da KÖH 'nin mücadele edeceği alanlardan bir tanesi de ilkel milliyetçilik olacak. YPG-YPJ bünyesinde savaşçı olan kimi yerel katılımlarda ilkel milliyetçilik görülebiliyor. Tabi Arap kültüründen de etkilenmenin verdiği bir düzen/yaşam tarzı da yer yer gözlenebiliyor. 


Yerel savaşçıların özellikle Kürt olmayan ve Kürtçe konuşmayanlara karşı önyargılı olduklarını söyleyebiliriz. Kimisi Türkçe bildiği ve karşısındakinin Kürtçe bilmediğini de bildiği halde ısrarla Kürtçe yanıt veriyor. Türkçe haber izlediğimizde ise rahatsızlıklarını odayı terk ederek veya kapıyı hafif şekilde çarparak dile getiriyorlar.


Bu elbette anlaşılır bir davranış. Böyle olmalarında elbette geçmişte yaşadıkları zulüm, baskı ve bakurda yaşanan katliam ve baskıların büyük payı var. Rojava 'da yaşayan Kürtler rejim döneminde Kürtçeyi gizli gizli ve evlerinde sessiz bir şekilde konuşmuşlar. Zira rejimin muhbirleri ve ajanları akşamları gizli gizli kapıları dinleyerek, Kürtçe konuşan evleri tespit etmeye çalışıyorlarmış.


Dolayısıyla Rojava 'lı Kürtler devrimden sonra serbestçe Kürtçe konuşma sansına sahip oldular. Bundan dolayı uzun süreden sonra Kürtçeyi rahatça konuşma fırsatı yakalayan yereller, şimdi de Kürtçe dışında dil konuşulmasına hoş bakmıyorlar. Ancak devrimin inşa sürecinde " yeni insan 'ın " yaratılmasıyla birlikte bu sorun da ortadan kalkacaktır. Zira insan, tarihin öznesidir. Ve mutlaka değişir ve değiştirir.


Taburda gündüzleri eğitim olduğundan dolayı televizyon izlemek yasak. Sadece akşamları haber izlemek için televizyon izleniyor. Dolayısıyla taburdaki savaşçılarda müzik dinlemek çok yaygın. Hemen hemen birçoğunda MP3 çalar tarzı aletler görmek mümkün.  Öyle batı müzikleri dinleyen pek bulamazsınız, burada.


Ortadoğu 'ya özgü sanatçıların müziklerinin dinlenmesi daha çok yaygın. Genelde Kürtçe, Arapça, Farsça, Soranice ve Türkçe müzikler dinleniyor. Feyruz, Rait, Guguş gibi sanatçıların yanı sıra Karadeniz sanatçılarından en popüler ve en çok dinlenen ise Selçuk Balcı.


Savaş cephesinde olmak günün yirmi dört saati savaşıyorsunuz anlamına gelmiyor. Savaşın dışında da olanaklar çerçevesinde kimi faaliyetlerde bulunuyorsunuz. Kolektif eğitimin dışında bireysel okumalar, yazma ve müzik dinleme fırsatını yakalıyorsunuz.


Son dönemde yürürlüğe giren " altı aylık zorunlu askerlik yasası " kanton meclisindeki uzun tartışmalardan sonra faaliyete geçti. Bu yasa kantonlarda ki halk meclislerinde epey tartışmaya neden oldu. Bir ara yasa geri çekildi, daha sonra tekrar yürürlüğe kondu. İlk başta yerel halk ve özellikle Barzani 'nin partisi KDP bu yasaya epey direndi.


İlk başta zorunlu askerliğe katılım düşük olsa da, askeri ortamdaki yaşamı görüp etkilenme artınca katılım sayısı artıyor. Hatta kimi yerel savaşçılar katılımdan sonra, " buradaki ortam ve sıcaklık ve yaşam koşulları bizim evimizden çok daha iyi " şeklinde konuşuyorlar. Bu olumluluklara rağmen hiç mi eksiklik ve hata yok diye sorgulayabilirsiniz.


Tabi ki var! Düzenin lümpen yaşam kalıntıları olarak kamu malının istismarı türünden kimi hadiseler de yaşanmıyor değil. Dolayısıyla savaş sadece DAİŞ ile verilmiyor. Aynı zamanda sistemin kalıntılarına karşı zihniyet savaşı da diğer taraftan devam ediyor. Hevaller reel sosyalizmi Stalin üzerinden çok eleştiriyorlar.


Stalin 'in askercil yönden aldığı karar ve yaptırımları kabul etmiyor ve doğru bulmadıklarını söylüyorlardı. Bugün Rojava 'daki devrimin korunması ve inşa sürecinde karşılaştıkları eksiklikler ve hatalar Stalin 'in dönemine göre ne kadar haklı olduğunu gösterecek argümanları sunuyor.


Her ne kadar reel sosyalizmi eleştirseler de devlet olgusunu kabul etmeyip adına demokratik komünal sistem deseler de ontolojik düzlemde uyguladıkları ve pratikleştirdikleri sosyalizmin tarihsel pratiğinden çok da farklı değil. Belki de eleştirdikleri Stalin 'in yöntemlerini ve politikasını önümüzdeki dönemlerde Rojava 'da uygulamak zorunda kalabilirler. Bekleyip göreceğiz...



Orhan AĞIRNASLI

26 Ocak 2015



DC 'den Alıntı...

No hay comentarios.:

Publicar un comentario