Páginas

martes, 27 de mayo de 2014

Subcomandante Marcos EZLN Liderliğini, Gerilla Liderliğini Bıraktı mı ?



Geçtiğimiz pazar günü dünya EZLN lideri Subcomandante Marcos 'un " Görevlerini Bıraktığı " yönünde yayılan haberler ile sarsıldı. Hızla yayılan bu haberler  kimi kesimlerde sevinçle karşılandı. Kimi kesimlerde üzüntüyle karşılandı. Kimilerini sevince boğan kimilerini hüzne boğan bu haberlerin bir gerçeklik payı var mı ? Şuan için bu soruya Zapatistalara, EZLN 'e yakın kaynaklardan edindiğim bilgi ve gözlemlere göre dayanarak böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyleyebilirim.


Ancak yine bu kaynaklardan edindiğim bilgi ve gözlemlere göre son yıllarda özellikle de 2007 yılından bu yana EZLN 'in bir diğer komutanı olan Subcomandante Insurgente Moisés 'in daha fazla ön plana çıktığı yönünde. Son yıllarda Subcomandante Insurgente Moisés 'in ön plana çıkıyor olması farklı kesimlerin bu durumu çok farklı amaçlar için kullanmasının da önünü açıyor. Nitekim Subcomandante Marcos ile ilgili olarak hızla yayılan son haberlerde bu durumun yarattığı bir sonuç olarak görebilir ve söyleyebiliriz.


Aldığım kimi bilgilere göre tüm dünyada habere konu olan durumun Subcomandante Marcos 'un, 2 Mayıs günü Meksika 'lı paramiliterler tarafından tuzak kurularak öldürülen öğretmen ve bölgenin Zapatista lideri Solis Lopez için düzenlenen törende yaptığı konuşmadan kaynaklı olduğu anlaşılıyor. Yine bu bilgilere göre EZLN lideri Subcomandante Marcos bu konuşmaya at sırtında ve bir gözünde korsan bandı ile katılıyor. Ve burada bir konuşma yapıyor. Subcomandante Marcos burada yaptığı konuşmada bir çok konuya da değiniyor.


















2 Mayıs Günü Subcomandante Marcos 'un Katıldığı Törenden Kareler...


Dicle Haber Ajansı DİHA 'ya Yansıyan Bilgiler...


Dicle Haber Ajansı DİHA 'ya yansıyan bilgiye göre ise 2 Mayıs günü Meksika 'lı paramiliterler tarafından tuzak kurularak öldürülen öğretmen ve bölgenin Zapatista lideri Solis Lopez için düzenlenen törende halka hitaben Subcomandante Marcos 'un yazdığı bir mektup okunuyor. Mektupta mücadele koşullarını, amaçlarını, kısmen de yaşananların anlatıldığı bilgisi veriliyor. Metkubun sonunda Subcomandante Marcos olarak sembolize edilen liderliğin artık Solis Lopez 'in halk arasındaki ismi olan Galeano ile yani Solis Lopez 'in kod adı diyebileceğimiz Galeano ile anılacağını söylüyor.


İşte kafa karşıklığına yol açan durumda tam olarak budur. Çünkü söz konusu mektup veya konuşmadan anlayabildiğimiz kadarıyla Subcomandante Marcos isim değişikliğine işaret ediyor. Ve söz konusu mektubunda veya konuşmasında bunu vurgulamak için de şöyle diyor; " Subcomandante Galeano 'nun doğması için Subcomandante Marcos 'un ölmesi gerekiyor. Bundan sonra Subcomandante Marcos yok, Subcomandante Galeano var. "  Bu durumu biraz daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını düşündüğüm için Subcomandante Marcos 'un mektubundan veya konuşmasından yapılan kimi alıntıları da aktarmakta fayda olduğunu düşünüyorum.


Subcomdante Marcos 'un Söz Konusu Mektubu veya Konuşmasından Bazı Alıntılar;


" İkilemimiz müzakere etmek ve kavga etmek arasında değil, ölmek ve yaşamak arasındaydı. Yaşamı inşa etmeyi seçtik. Ölülerin hepsi burada, ama artık yaşamak için buradalar. Ölümü övmek yerine yaşamı geliştirmeyi seçmiş olmamız belki de hataydı. Ama birbirimize bakarak ve birbirimizi dinleyerek - kendimiz olarak, kendi bütünsel kolektifimiz olarak - bu seçimi yaptık. İsyanı seçtik. Diğer bir deyişle, yaşamı seçtik. Biliyorduk ve biliyoruz ki yaşamın mevcut olması için ölüm zorunludur, yaşayabilmek için, ölürüz. İstediğimiz adalet, inat ve ısrarla hakikatin aranmasıdır.

Galeano 'nun yaşaması için birimizin ölmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu yüzden karar verdik bugün, Subcomandante Galeano'nun doğması için Subcomandante Marcos'un ölmesi gerekiyor. Bundan sonra Subcomandante Marcos yok, Subcomandante Galeano var. Hayatımızı vermeyeceğiz, ismini alacağız... "


Sonuç...


Sonuç olarak son yıllarda Subcomandante Insurgente Moisés 'in daha fazla ön plana çıkıyor olması bu konular ile ilgilenen ben dahil bir çok insanı olumlu veya olumsuz yönde etkiledi ve etkilemeye devam edecektir. Bu etkilenmeyi kendi açımdan değerlendirecek olursam olumsuz bir şekilde etkilendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Bir an için Subcomandante Marcos 'un EZLN liderliğini bıraktığını hatta gerillacılığı bıraktığını düşünebilecek kadar kötü etkilendim diyebilirim. Bunun da en büyük nedeni Subcomandante Insurgente Moisés 'in son yıllarda EZLN içinde daha aktif olarak görevler üstlenmesidir. Hatta zaman zaman Subcomandante Marcos 'un yerine bir çok etkinliğe katılmış olmasıdır. Ancak daha sonra kendimi bu olumsuz düşüncelerden sıyırdım ve bu konu hakkında bir araştırma yapma kararı aldım.


Bunun bir sonucu olarak Zapatistalara, EZLN 'e yakın kaynaklarla iletişim kurmaya çalıştım. Kısıtlı da olsa biraz bilgi ve gözlem yapabildim. Edindiğim bilgi ve gözlemler Dicle Haber Ajansı DİHA 'yı da doğrulayan bir nitelikte olduğunu söyleyebilirim. Bilgi alış verişinde bulunduğum bazı kaynaklar Subcomandante Marcos 'un EZLN liderliğini ve gerillacılığı bırakmadığını söyledi. Hatta böyle bir durumun söz konusu bile olamayacağını söylediler. Yine bu kaynaklardan edindiğim bilgi ve gözlemlere göre Subcomandante Marcos 'un, Meksika 'lı paramiliterler tarafından katledilen Solis Lopez 'e halk arasındaki adıyla Galeano 'ya duyduğu saygıdan dolayı bir isim değişikliğine gittiğini ve Subcomandante Galeano olarak Zapatistalara ve onların öncü gücü EZLN 'e öncülük etmeye devam edeceğini söylediler.


Bilgi alış verişinde bulunduğum kaynakları doğrulayan ise Subcomandante Marcos 'un izlediği tarz ve onun o şiirsel dilinden dökülen söylemlerinde gizli olduğunu düşünüyorum. Çünkü Subcomandante Marcos bir konuşmasında şöyle söylüyordu;


" Mücadele ve savaş bizi kahramanlaştırdı. İsimlerimizle, eylemlerimizle yerliler arasında kahramanlaştık. Biz EZLN 'nin ve kendimizin yüceltilmesini, isimlerimizin, yüzlerimizin tanınmasını istemiyoruz. Çünkü barış ve demokrasi sağlandığında, bizler maskelerimizi çıkarıp halkın arasına karıştığımızda onlarla eşit sivil yurttaş olarak beraber olmak istiyoruz. Kahramanlığımız, isimlerimiz ve yüzümüz bir ayrıcalık oluşturmasın diye maske takıyoruz... "


Ayrıca Yine Subcomandante Marcos 'un O Şiirsel Dilinden Aktaracak Olursam;

" Mücadelemizin ne lider, ne önder ne kurtarıcıya ihtiyacı var. Mücadele, vicdanı olanın kolektif olarak örgütlenmesidir... "




Ancak herşeye rağmen belirtmek isterim ki Subcomandante Marcos 'un ve EZLN 'in yeni bir açıklama yapmasına ihtiyaç duyulduğu kanısındayım. Tüm dünyada yayılan haberlerin ve yarattığı yanlış bilgilerin, yanlış algıların ortadan kaldırılması için yeni bir açıklama yapılması gerekiyor. Dolayısıyla EZLN 'den Subcomandante Marcos 'tan  yeni adıyla Subcomandante Galeano 'dan Devrimci bir cevap bekliyoruz...

viernes, 9 de mayo de 2014

Ezilenlerin Çizdiği Politik Hattın Doğal Bir Sonucudur HDP...



HDP kurulduğu günden bu yana basında, yayında toplum arasında yaygın bir şekilde tartışılıyor ve tartışılmaya da devam ediyor. Zaman zaman yürütülen tartışmalar yerini ağır eleştirilere, zaman zaman ırkçı saldırılara, zaman zaman ise hakarete varan söylemlere bırakıyor. Ancak HDP ağır eleştirilere, ırkçı saldırılara, hakaret vari söylemlere rağmen gelişmeye devam ediyor. Son olarak HDP 'nin bir bileşeni olan kürt legal siyasetini yürüten BDP, BDP 'li vekiller HDP 'ye katılma kararı aldı ve partiye katıldı.

Bu kararın alınmasındaki amaçlardan biri HDP 'nin gelişimini hızlandırmak, kitle partisi haline getirmektir. Ayrıca Türkiye halkları ile birlikte ortak vatanda, birleşik mücadele yürüterek eşit, özgür, özerk, demokratik yaşamı inşa etmek. Bu karar HDP bileşenleri tarafından da tartışıldı ve muhtemelen Haziran 'da gerçekleşmesi beklenen HDP kongresine kadar da tartışılmaya devam edecek. Alınan bu karar sadece HDP ve bileşenleri arasında değil, HDP dışındaki tüm çevrelerde de tartışıldı ve tartışılmaya devam edeceğe benziyor.

Peki HDP ne yapmak istiyor ? Bu sorudan yola çıkarak HDP 'yi anlamaya ve anlatmaya ihtiyaç olduğu kanısındayım. HDP 'nin dışında birisi olarak ancak yakından da takip eden birisi olarak dilim döndüğünce ve HDP 'yi anladığım, anlamaya çalıştığım kadarıyla sizlere de anlatmaya çalışacağım. Yine buradan yola çıkarak HDP 'ye yönelik eleştirilerin ne olduğunu anlatmaya çalışacağım. HDP üzerinden de Kürt Özgürlük Hareketine yöneltilen eleştirileri anlatmaya çalışacağım.

HDP 'yi anlamak ve sizlerinde daha rahat anlaması, anlamaya çalışmanız için bir örnek vereceğim. Bunun için Güneydoğu Meksika dağlarına Zapatistalara ve onların öncü gücü EZLN ve Subcomandante Marcos 'a kadar uzanmamızda fayda var. Çünkü yıllar önce Subcomandante Marcos New York Times muhabirine vermiş olduğu bir röportaj da kendisini tanımlarken aslında EZLN 'i, Zapatistaları yürüttükleri ve yürütecekleri mücadelenin de nasıl olacağını, nasıl olması gerektiğini de tanımlıyordu. Subcomandante Marcos röportajda şöyle söylüyordu;


Marcos Güney Afrika 'da bir Zenci...
İspanya 'da bir Anarşist...
San Francisco 'da bir Eşcinsel...
İsrail 'de bir Filistin'li...
San Cristobal sokaklarında bir Maya yerlisi...
Almanya 'da bir Yahudi...
Mexico City 'nin teneke mahallesinde bir Çete mensubu...
Savunma Bakanlığı 'nda bir Uzlaştırıcı...
Folk müziğinin kalesi ulusal üniversite 'de Rock'çı...
Soğuk savaş sonrası çağ 'da bir Komünist...
Ne galerisi ne müşterisi olan bir Sanatçı...
Meksika 'nın herhangi bir kentinde bir Ev Kadını...
Başkaları için kitap yazan bir Gazeteci...
Bosna 'da bir Barışçı...
Gece yalnız başına Metro 'da bekleyen bir Kadın...
Grev yapmayı aklından bile geçirmeyen sendikalarda bir Grevci...
Topraksız bir Köylü...
Mutsuz bir Öğrenci...
İşsiz bir İşçi...
Ne kitabı ne okuyucusu olan bir Yazar...

Marcos sömürülmüş, yok sayılmış, dışlanmış, ezilmiş ama direnen ve artık yeter diyen tüm azınlıklardır...

Marcos sesini çıkarmaya hazırlanan ve tüm çoğunlukların susup dinleyeceği her azınlıktır...

Marcos kendisini anlatmak için her yolu deneyen ve her yolu arayan halk topluluklarıdır...

Marcos bütün güçlülerin gücünü ve vicdanını rahatsız eden bir mücadele adamı 'dır...

Ve Marcos Güneydoğu Meksika dağlarında bir Gerilla ve Zapatista 'dır...


İşte Subcomandante Marcos 'un çizdiği bu çerçeve ile HDP 'nin oluşturmaya çalıştığı veya bir şekilde oluşturduğu çerçeve örtüşüyor. Subcomandante Marcos 'un çizdiği bu çerçevenin HDP 'nin çizmiş olduğu çerçeve ile nasıl örtüştüğünü anlatmak için HDP 'nin kendisini nasıl tanımladığına ve kimlerden oluştuğuna bakmamızda fayda var. Oradan da yine dilimiz döndüğünce HDP 'nin ne olduğunu ve ne yapmak istediğini anlatmaya çalışalım...


HDP...


HDP 'de kendisini şöyle tanımlıyor ve kimlerin partisi olduğuna çizdiği çerçeveden yanıt veriyor;
HDP tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin, dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, işçilerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) bireylerin, göçmenlerin, yaşam alanları tahrip edilenlerin, aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanları ile bütün bu kesimlerle birlikte mücadele yürüten güçlerin her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak üzere bir araya geldiği, demokratik halk iktidarını hedefleyen bir siyasi partidir.

Dolayısıyla HDP tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin, dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, işçilerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) bireylerin, göçmenlerin, yaşam alanları tahrip edilenlerin, aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanlarının partisidir. Yani HDP tüm ezilenlerin çizdiği politik hattın bir sonucu olarak doğmuştur.

HDP 'nin Bileşenleri; 78'liler Girişimi, Barış ve Demokrasi Partisi, Demokrasi ve Özgürlük Hareketi, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, Demokratik Pomak Hareketi, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, Emek Partisi, Ezilenlerin Sosyalist Partisi, Filistin Halkıyla Dayanışa Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Hevi LGBTİ, İstanbul LGBT, İşçilerin Sesi, Kaldıraç, Kaos GL, Küresel Eylem Grubu, Limter İş, Marksist Tutum, Munzur Koruma Kurulu, Nor Zartonk, Özgür Demokratik Alevi Hareketi, Partizan, Sosyalist Dayanışma Platformu, Sosyalist Demokrasi Partisi, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi, Tekstil Sen, Teori Politika, Toplum ve Kuram-Lêkolîn û Xebatên Kurdî, Toplumsal Özgürlük Parti Girişimi, Tüm Köy Sen, Türkiye Gerçeği, Yeşiller ve Sol

İşte bu nedenlerden dolayı ezilenlerin çizdiği politik hattın doğal bir sonucudur HDP...


HDP Nedir ? HDP Ne Yapmak İstiyor ?


1.) HDP, işçilerin ve emekçilerin, her ulustan, her inançtan, her kültürden ezilen ve sömürülen halkların eşitlik, özgürlük ve adalet için verdikleri mücadelelerin ilerletici gücüdür.

2.) HDP, Demirci Kawa 'dan, Şeyh Bedrettin 'den, Seyit Rıza 'dan, Mahir Çayan 'dan İbrahim Kaypakkaya 'dan aldığı direniş mirasını Deniz Gezmiş 'lerin, Haki Karer 'in, Kemal Pir 'in, Orhan Yılmazkaya 'nın halkların kardeşliği ve halkların mücadele birliği şiarıyla birleştirerek halkların kurtuluş kavgasında öncü bir güç olmak istiyor.

3.) Halkların direniş geleneği ve özgürlük mücadelesi, bu direniş geleneğini her dönem devr alan ve bunu son ana kadar en güçlü bir şekilde temsil eden hareketleri ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla HDP 'de direniş geleneğini ve özgürlük mücadelesini yaratan kişiliklerin ve hareketlerin legal alandaki temsilcisi olmak istiyor.

4.) HDP Türkiye halkları ile Kürdistan halkı arasında bir köprü niteliği taşımaktadır. Yıllar önce Deniz Gezmiş 'lerin Hakkari 'de Zap suyu üzerinde kurduğu Devrimci Gençlik köprüsünün yıllar sonra güncellenmesi olayıdır HDP.

5.) HDP ezilen, sömürülen, yok sayılan, dışlanan, ötekileştirilen halklara, inanç gruplarına, farklı kimliklere, farklı kültürlere ses olmak isteyen bir partidir. HDP halkların mücadele birliği ile ortak vatanda, ortak mücadele ile ortak yaşamı inşa projesidir.

6.) HDP ve bileşenleri de tarihsel sorumluluğun bilinciyle HDP 'yi geliştirmeye ve umudu büyütmeye çalışıyor. HDP bu nedenle bir çok kesime ortak mücadele çağrısı yapıyor. Ve yeniden yapılanma sürecinde ortak mücadele çağrısı yaptığı kesimlerinde yer almasını istiyor.


HDP 'ye Yönelik Eleştiriler...


HDP 'ye yönelik eleştirel yaklaşımlar daha çok Sol-Sosyalist çevrelerden geliyor. Ancak kimisi iyi niyetli eleştiriler. Kimisi ise eleştiri adı altında hakaret ediyor. Kimi " Sol-Sosyalist " şahıslar, çevreler HDP 'ye parti tüzüğünde Sosyalizm vurgusu yapmadığı gerekçesiyle eleştiriler yöneltiyor. Ve Sosyalizm vurgusu yapmadığı gerekçesi ile HDP 'nin Sosyalist bir parti olmadığına hükmediyor. Kimi Sol-Sosyalist çevreler PKK ile devlet arasında aslında olmayan ancak AKP tarafından bütün iktidar nimetlerinden de faydalanarak bir şekilde varmış gibi topluma yutturulmaya çalışılan esasen sadece PKK 'nin insiyatifi ile gelişen, geliştirilmeye çalışan bir " Çözüm Süreci " ve " Eylemsizlik " üzerinden HDP 'ye yönelik eleştirilerde bulunuyor.

Hatta bu kesimler zaman zaman " BDP - AKP işbirliği yapıyor, PKK - AKP işbirliği yapıyor " gibi ağır ve mesnetsiz eleştirilerde bulunuyorlar. Ve yine kimi Sol-Sosyalist çevreler BDP 'nin HDP 'ye katılma kararı almasından sonra Kürt legal siyasi hareketinin parti içerisinde kendi hegemonyasını kuracağını dillendirerek eleştiri yöneltiyorlar. Ve ayrıca bu durumun da Sol-Sosyalist hareketin eritilmesini beraberinde getirebileceğini iddia ediyorlar. Bu kesimler Sol-Sosyalist hareketin eritileceğini dillendirirken Kürt milliyetçileri, muhafazakarları, liberalleri ise Kürt legal hareketinin Sol-Sosyalist kesimler içerisinde eritileceğini savunuyor.


HDP 'ye Yönelik Irkçı Saldırılar...


HDP 'ye yönelik gerçekleştirilen ırkçı saldırıları daha çok seçim sürecinde görmüş olsak da günümüzde de basın ve yayın yoluyla da halende devam etmekte olduğunu rahatlıkla görebiliriz. HDP 'ye yönelik seçim sürecinde gerçekleştirilen ırkçı saldırılar sistematik bir şekilde yürütüldü. Bu saldırılarda AKP, CHP, MHP, BBP, TGB, Alperen Ocakları, Ülkü Ocakları gibi faşist güruhlar tarafından geliştirilen sistemli saldırılardı. Dikkat ettiyseniz bütün saldırılar önceden planlanmış ve polis denetiminde gerçekleştirilmiştir. Buna en iyi örnek Muğla - Fethiye 'de HDP tabelasının kaymakam emri ile polis denetiminde indirilmesi ve yerine Türk bayrağının asılması olayıdır.

Yani anlayacağınız HDP düşmanlığı Türk İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı AKP 'yi, Ulusalcı-Milliyetçi-Kemalist CHP 'yi, Irkçı-Milliyetçi MHP 'yi, Türk İslamcı-Milliyetçi BBP 'yi birleştirmiştir. Bu faşist güruhun basın ve yayın organlarında HDP 'yi karalama çalışmaları devam ediyor. Hatta şu günlerde yeni özgür politika gazetesinde yayınlanan bir makaleden dolayı bu faşist güruhun basın ve yayın organları makaleyi çarpıtarak PKK 'nin ÖDP 'yi tehdit ettiğini yazdı. Bu tür haberler ile amaçlanan ÖDP ve HDP 'yi çatıştırma çabası olduğu açıkça anlaşılabilir.


HDP Üzerinden PKK ve Kürt Legal Siyasi Hareketine Saldırılar...


PKK kendisini tanımlarken özelde soykırımlara maruz bırakılan Kürt halkının genelde ise tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin, dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının sesi ve savunucusu diye tanımlar. Öcalan kendisini ve PKK 'yi tanımlarken Deniz Gezmiş 'lerin, Mahir Çayan 'ların, İbrahim Kaypakkaya 'ların yarattığı devrimci mücadeleyi onlardan devr aldıklarını dolayısıyla onların mirasçısı olduklarını söyler. Öcalan ve PKK Denizlerin, Mahirlerin, İbrahimlerin yarattığı devrimci mücadele mirasına sahip çıktıklarını ve her zamanda sahip çıkacaklarını her fırsatta dile getirmiştir.

Bu temelde her defasında halkların mücadele birliğini esas almışlardır. Devrimci hareketlerin mücadele birliğini esas almışlardır. Bunu 12 Eylül faşist askeri cuntasından sonra Türkiye Devrimci hareketleri ile birlikte kurdukları FKBC deneyiminden anlayabiliriz. 90 'lar da da çeşitli mücadele birliği oluşturma çabalarından da anlayabiliriz. İşte yine bu temelde Kürt Özgürlük Hareketi her defasında denediği ve çoğu kez başarısızlıklarla sonuçlanan mücadele birliğini yaratma çabalarına bir yenisini daha ekledi. Bu girişimin adı HDP 'dir. Kürt Özgürlük Hareketi HDP 'ye tarihsel sorumluluğun bilinciyle yaklaşıyor ve destekliyor.

İşte bu nedenle PKK çok güçlü olmasa da Kürt toplumu içerisinden gelen eleştiriler ve eleştiri adı altında hakarete varan söylemlerle karşı karşıya kalıyor. PKK 'ye eleştiri adı altında hakaret eden çevreler her zaman olduğu gibi Kürt milliyetçileri, muhafazakarları, liberalleri 'dir. Bu çevreler PKK üzerinden HDP 'ye dolayısıyla HDP üzerinden de PKK 'ye saldırmaya devam ediyor. Milliyetçi, muhafazakar, liberal argümanlara sarılan bu çevreler BDP 'nin HDP 'ye katılmasından sonra hakaretin dozunu iyice arttırdı. Ve BDP 'yi Kürt halkına ihanet etmekle suçlayacak kadar azıttılar.

Yine bu çevreler 40 yıldır var olma savaşı yürüten PKK 'yi Kürt halkına ihanet etmekle ve Kürt halkını Türkleştirmeye çalışmakla suçlamaya başladı. Ve yine bu çevrelere göre Kürt halkı Sol-Sosyalist ideoloji 'ye kurban ediliyor. Muhafazakarlar ise LGBT hareketi üzerinden ve her zaman olduğu gibi Sol-Sosyalist düşmanlığı üzerinden hakaret etmeye devam ediyor. Yıllardır Kürt halkına karşı yapılan zulme onca faşist uygulamaya rağmen eline bir taş bile alıp atmamış Kürt liberalleri ise daha çok PKK düşmanlığı üzerinden Türkiye Devrimci hareketi düşmanlığı üzerinden bunu yapıyor. PKK 'yi Kürdistani davranmamakla suçluyorlar.


HDP ve HDP 'li Dostlara Bir Tavsiye...


Sizlere yönelik geliştirilen eleştirilere, hakaretlere, ırkçı saldırılara Subcomandante Marcos 'un o şiirsel dilinden de cevap verelibileceği kanısındayım. Bu nedenle sizlere Subcomandante Marcos 'un EZLN 'in mücadelesini tanımlarken söylediği bir sözü hatırlatmak istiyorum. Şöyle söylüyordu Subcomandante Marcos;

" Biz mücadele ediyoruz; ama dünyayı kendimize benzetmek için değil, bu dünyada herkesin yeri olması gerektiğine ve insanlığın mutlu olmaya hakkı olduğuna inandığımız için mücadele ediyoruz.. "


İşte bu nedenle HDP ve HDP 'li dostlarımız halkların kurtuluşu kavgasında mücadelesini yürütürken Subcomandate Marcos 'un bu sözünü kendisine ilke edinebilir.


Sonuç...


Dilimiz, kimliğimiz, inançlarımız ve coğrafyalarımız her ne kadar farklı da olsa esasen ezilen halklar olarak hepimiz aynı kaderi yaşıyoruz. Sömürülüyoruz ötekileştiriliyoruz, yok sayılıyoruz, yoksulluğa ve sefalete mahkum ediliyoruz, hatta katlediliyoruz... Kimi zaman etnik kimliğimiz yüzünden, kimi zaman inançlarımız yüzünden, kimi zamanda baskılara itaat etmediğimizden dolayı katlediliyoruz.

Bu nedenlerden dolayı mücadeleler  birleştirmeli. Çünkü herkes ortak vatan da ortak yaşamı inşa etmek zorunda. Bu ortak yaşamı inşa sürecinde HDP öncü bir rol oynayabilir. Bu nedenle tarihsel sorumlulukların bilinciyle de HDP 'nin büyümesine ve gelişmesine yardımcı olunabilir. HDP 'de yine aynı bilinçle kendisini büyütmeli ve ezilenlerin çizdiği politik hattın bir temsilcisi olduğunu bütün Türkiye halklarına anlatmalıdır.

Mevcut sistemde iki egemen blok ve iki yol var. Bu iki blok 'un önümüze koymuş olduğu yollar geçmişten günümüze kadar acı tecrübelerle dolu kanlı yollardır. Bu egemen iki blok 'un önümüze koyduğu zihniyetlerin ve yolların halklara çözüm getirmediği gerçeğini çok iyi biliyoruz. Egemen iki blok 'ta halklara sürekli olarak baskıyı, sömürüyü dayatıyor. Kendisinden olmayanı ötekileştiriyor, yok sayıyor, katlediyor. Bu iki egemen zihniyet ve iki yolun temsilcisi iki blok 'u tanımlayacak olursak; Türk İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı blok. Ulusalcı-Milliyetçi-Kemalist blok.

Her zaman olduğu gibi özellikle de son 12 yıldır olduğu gibi egemenler yine önümüze 2 seçenek sunuyor. Peki nedir bu 2 seçenek ? 90 yıldır olduğu gibi Ya Türk İslamcı-Milliyetçi-Osmanlıcı blok Ya Ulusalcı-Milliyetçi-Kemalist blok. Bu iki seçeneğinde biz ezilenler için ne anlama geldiğini acı tarihimizden biliyoruz. Bu iki seçenekle bizlere anlatılmak istenen " Ya ölüm Ya sıtma " Ya sıtma Ya ölüm " gibi seçeneklerdir. Yani deyim yerindeyse egemenler bizlere ölümü gösterip sıtma 'ya razı olmamızı, sıtma 'yı gösterip ölüme razı olmamızı bekliyorlar.

İşte bu ikilemden kurtuluşun yolu  yine bizlerin yani halkın güçlü kollarıyla açılacak yeni bir yoldadır. Bu yol üçüncü bir yol demektir. HDP 'de kendisini mevcut sistemdeki iki yol ve iki zihniyetin dışında tanımlıyor ve üçüncü yol olduğunu söylüyor. Bu da biz ezilenler için anlamlı, önemli ve değerlidir. İster beğenin, ister beğenmeyin, ister başarılı olsun, ister başarısız insanları tek tipleştirmek yerine artık tüm farklılıkları içinde barındıran üçüncü bir yol olduğunu söyleyen bir parti var. Bu parti mevcut sistemin aşılması için topluma yeni şeyler söyleyen HDP 'dir. Tercih sizin...

Bir tavsiyede daha bulunacak olursam o da şudur; Bütün ezilenlerin temel felsefesi " Ya Bir Yol Bulacağız, Ya Bir Yol Açacağız " " Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz " Olmalıdır...
 

viernes, 2 de mayo de 2014

Uruguay 'daki 1 Mayıs Kutlamalarından Bazı Kareler...
 
 
Uruguay 'da zaman zaman yağan yağmura rağmen pek görkemli olmasa da 1 Mayıs kutlandı...  Kutlamalara işçi ve emekçilerin yanı sıra Üniversiteli gençler ve Devrimci gruplarda katıldı...  Kutlamalar yapılan konuşmalar ve müzik dinletilerinin ardından sona erdi...