Páginas

sábado, 5 de abril de 2014

Orhan Yılmazkaya Halkların Kurtuluş Kavgasında Yaşıyor..!


Orhan Yılmazkaya 'yı anacağımız şu günlerde kısaca Devrimci geçmişimizden Orhan Yılmazkaya 'ya ve Bostancı direnişine doğru uzanalım...

Türkiye Devrimci Hareketinin 3 Ana dönemi vardır. Birinci dönem 68 ve 73 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönem Devrimci hareketin gelişimi ve gerillacılık faliyetlerininde hayata geçirildiği dönemdir. Bu dönemde geliştirilen Devrimci mücadele kısa bir sürede başarılı olmuş ancak faşist devlet saldırılarını da beraberinde getirmiştir. Nitekim bu dönem faşist devlet tarafından gerçekleştiren saldırılar sonucu Devrimci öncülerimiz katledilmiş ve birinci dönem kapanmıştır...

İkinci dönem 74 ve 80 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde bir çok hata yaptık. Devrimci öncülerimizin bize bıraktıkları mücadele mirasını parçalara böldük. Yani fraksiyonlara ayrıldık. Yetmedi asıl düşmanı yani faşizme ve işbirlikçilerine karşı mücadeleyi bıraktık her gün birbirimizle mücadele ettik. Birbirimize aşırı bir şekilde şiddet kullandık. İçinden geçmiş olduğumuz tüm bu süreç beraberinde ikinci dönemi kapatacak olan 12 Eylül faşist askeri cuntasını da beraberinde getirdi. Ve İkinci dönem kapandı...

Üçüncü dönem 80 sonrası ve günümüze kadar gelen dönemdir. Bu dönem Faşist cuntaya karşı irili ufaklı mücadeleler geliştirildi. Faşist cuntanın zindanlarda uyguladığı insanlık dışı uygulamalara karşı Devrimciler bedenlerini silah yaparak cuntaya Devrimci bir cevap verdi. Bu cevap ölüm orucu eylemleri şeklinde oldu. Yine bu dönemde tarih sahnesine çıkan Kürt Özgürlük Hareketi 84 'te sömürgeciliğe karşı ilk kurşununu sıktı. Bu dönem faşist devlet Devrimci hareket üzerindeki baskısını özellikle de Kürt halkı üzerindeki faşist baskısını giderek artırdı.

Devrimci kadrolar ve sempatizanlar sokak ortalarında, hücre evlerinde yargısız infaz ediliyordu. Kürt köyleri devlet tarafından yakılıyor ve boşaltılıyordu. Kürt basın emekçileri, gazete dağıtımcısı çocuklar karanlık sokaklarda enselerine sıkılan tek kurşun ile katlediliyordu. Gazete binaları bombalanıyordu. Kürtler sürgünlere, sokak ortasında işkencelere maruz bırakılıyordu. Devlet faşistlikte sınır tanımıyor zindanlardaki Devrimcilere yönelik yeni saldırlar gerçekleştiriyordu. Devrimci tutsaklar faşist devletin bu saldırılarına karşı ölüm orucu eylemleri gerçekleştirdi.

Ölüm orucu eylemleri karşısında geri adım atan faşist devlet 2000 'lere geldiğimizde yeniden cezaevlerine yöneldi. Faşist devletin F tipi saldırısına karşı Devrimci tutsaklar ölüm orucu eylemlerini başlatarak cevap verdi. Başlatılan ölüm orucu eylemlerine faşist devletin saldırısı sonucu bir çok Devrimci tutsak diri diri yakılarak katledildi. Onlarcası sakat kaldı. Kürt Özgürlük Hareketinin 84 'te başlayan silahlı mücadelesi Türkiye ve Ortadoğu dengelerini değiştirebilecek düzeyde bir gelişmeye doğru hızla ilerliyordu.

Öcalan 'ın tutsak edilmesinden sonra Öcalan 'ın çağrısı ile ateşkes ilan eden PKK uzun süren bu ateşkesi 1 Haziran 2004 hamlesi ile yeni bir süreç başlatarak sona erdirdi. Devlet yeniden var gücü ile PKK 'ye saldırmaya başladı. Ancak PKK eski PKK değildi. Kitleselleşen, gelişen ve her geçen gün daha fazla büyüyen bir hareket haline dönüşmüştü. Türkiye Devrimci Hareketi ise 2000 'lerdeki zindan direnişlerinden sonra tamamen silinmişti. İşte Devrimci Karargah tam olarak böyle bir ortamda Orhan Yılmazkaya ile sahneye çıktı.

Orhan Yılmazkaya, Türkiye Devrimci Hareketinin tamamen yok olduğu, sindirildiği ve üçüncü döneminin kapandığı bu dönemde yönünü özgür Kürdistan dağlarına çevirdi. 2006 yılında özgür Kürdistan dağlarına geçerek burada çeşitli eğitimler aldı. Daha sonra ise Türkiye Devrimci Hareketinin dördüncü dönemini başlatmak için özgür Kürdistan dağlarından ayrıldı. 27 Nisan 2009 günü geldiğinde ise bir çoğumuz Orhan Yılmazkaya 'yı ve Devrimci Karargah 'ı " TV 'lerde " Son Dakika: İstanbul Bostancı 'da Çatışma " haberi geçilmesinin ardından tanıdık. TV 'ler Bostancı çatışmasını canlı yayınlarla veriyordu. Kısa bir süre sonra bir telsiz konuşması yapıldı. Bu telsiz Orhan yoldaşı teslim almak isteyen faşist katiller sürüsünden bir emniyet müdür yardımcısına ait bir telsiz idi...

Ancak Orhan yoldaş kendisini teslim almak isteyen faşist katiller sürüsünü yaralamış ve emniyet müdür yardımcısının telsizini ele geçirmişti. Bu telsiz aracılığı ile dışarıdaki faşist katiller sürüsüne şöyle sesleniyordu;

Bombam çok. Mermim çok. Silahım çok. Son ana kadar savaşacağım..
Polis müdürünü çağıyorum polis müdürünü...
Alınıyor mu sesim ? Alınıyor mu sesim müdür ? Müdür alınıyor mu sesim ?

Ve devam etti konuşması...

Bu kanalı dinleyen basın mensuplarına sesleniyorum... Bu kanalı dinleyen basın mensuplarına sesleniyorum...
Emniyetin kayıtlarına da geçsin... Teslim olmayan bir feda devrimci kuşağının layığı olmaya çalışacağım...
İsmim Orhan Yılmazkaya... İsmim Orhan Yılmazkaya... Devrimci Karargah savaşçısıyım...
Türk ve Kürt halkının mücadelebirliği için savaşıyoruz... İşçilerin, emekçilerin mücadele birliği için savaşıyoruz...
Emperyalizme karşı, faşizme karşı, siyonizme karşı savaşıyoruz...
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm...  Yaşasın hakların kardeşliği... Yaşasın Türk ve Kürt halklarının mücadele birliği...
Biz düşeceğiz fakat bizden sonra mutlaka bu kavga sürecek...
Nasıl binlerce yıldan beri sürdüğü gibi... Thomas Münzer 'lerden, Şeyh Bedrettin 'lerden bu yana sürdüğü gibi...
Mahir Çayan 'lardan, İbrahim Kaypakkaya 'lardan ve Deniz Gezmiş 'lerden beri sürdüğü gibi...

Halkların direniş ve özgürlük mücadelesi, bu direniş geleneğini her dönem kendi şahsında somutlaştıran ve bunu son ana kadar en güçlü bir şekilde temsil eden kişilikleri ortaya çıkarmıştır. Orhan Yılmazkaya 'da bu onurlu kişiliklerden biridir. Demirci Kawa 'dan, Şeyh Bedrettin 'den, Mahir Çayan 'dan aldığı direniş mirasını Deniz Gezmiş 'lerin, Haki Karer 'in, Kemal Pir 'in halkların kardeşliği şiarıyla birleştirerek Devrim ve Sosyalizm mücadelesindeki onurlu yerini alan Orhan Yilmazkaya yoldaş 27 Nisan 2009 tarihinde faşist devletin yüzlerce özel eğitimli polisi karşısında havadan kuşatılmış olmasına ve dört bir tarafı kuşatılmış olmasına rağmen saatlerce çatışarak direnmiş ve halkların kurtuluş kavgasında bayraklaşmıştı...

Orhan yoldaşın Bostancı direnişi Deniz 'lerin, Mahir 'lerin, İbrahim 'lerin ve nice Devrimci 'nin yarattığı direniş geleneğinin bir devamı bir sonucudur. Bu nedenle diyoruz ki; Bu direniş ne ilk ne son olacak..! Kavga sürüyor..!

Orhan Yılmazkaya Halkların Kurtuluş Kavgasında Yaşıyor..!
Kahrolsun Faşizm..! Yaşasın Mücadelemiz..!
Yaşasın Devrim ve Sosyalizm..!

Not: Türkiye Devrimci Hareketi hala dördüncü döneme geçememiştir...



No hay comentarios.:

Publicar un comentario