Páginas

martes, 14 de enero de 2014

EZLN 'den PKK 'ye Ezilenlerin " Barış Görüşmeleri "

" Çözüm süreci " ile birlikte PKK bütün çevrelerde tartışılmaya başlandı. Özellikle Sol hareketler içerisinde yaşanan tartışmalara daha fazla konu oluyor eleştiriliyor ve suçlanıyor. Bu süreç bana Meksika'daki Zapatistaları dolayısıyla Subcomandante Marcos'un EZLN 'inin karşılaştığı benzer eleştirileri ve suçlamaları hatırlatıyor.
Neden mi ? Çünkü EZLN de Meksika devleti ile yürüttüğü " barış " görüşmeleri sürecinde sık sık eleştirilere ve suçlamalara maruz kalıyordu. Kısaca o dönemi hatırlatmakta fayda görüyorum...

EZLN ve Meksika Devleti Arasındaki " Barış " Görüşmeleri Üzerine...

EZLN ve Meksika devletinin " barış " görüşmeleri için masaya oturuyor olması o dönem çeşitli tartışmaları beraberinde getirmişti. EZLN 'in Meksika devleti ile masaya oturması özellikle Sol hareketler içerisinde çok çeşitli tartışmaları beraberinde getirmişti.

" Barış " görüşmelerinin sürdüğü dönemde Meksika devleti EZLN 'i hem oyalayarak zaman kazanıyor hem de askeri operasyonlar yapıyordu. Ayrıca bazı bölgelerde kirli savaş yöntemlerini uygulamaya sokuyordu. Bu kirli savaş yöntemlerinin devreye sokulmasının ardından Zapatista sempatizanı yaklaşık 50 köylü kontra birlikler tarafından katlediliyordu.

Meksika devleti yaptığı katliamla yetinmeyerek Zapatistalar ile özdeşleşmiş olan Chipas bölgesinde askeri varlığını artıyordu. Meksika devleti yoğun saldırılar geliştiriyor ve kontra örgütlenmeler ile denetimi ele almaya çalışıyordu. Meksika devletinin tüm bu girişimleri EZLN 'in daha fazla eleştirilmesine, hatta suçlanmasına yol açmıştı.

EZLN yönelik geliştirilen eleştirilerin başında Meksika devleti ile masaya oturulamayacağı eleştirisiydi. Kimi Sol hareketlere göre bir Devrimci hareketin devlet ile masaya oturması o hareketin Devrimci karekterinin sorgulanmasının da yolunu açıyordu. Ayrıca kimi Sol hareketleri " barış " görüşmeleri nedeniyle EZLN 'i halkı kardeşlerinin kanı üzerinden oyalamakla suçladı. Kimi teslimiyet ile suçladı. Kimi iktidarı hedeflemediği için suçladı.

Peki Ülkemizde Durum Nasıl ? Bu Kısa Hatırlatmayı Aktardıktan Sonra Gelelim Ülkemize...

PKK ve Devlet Arasındaki Görüşmeler Üzerine...

Ülkemizde de İmralı adasında PKK lideri A. Öcalan ve devlet arasında başlayan " çözüm süreci " birinci yılını doldurdu. Bu dönemde PKK, Öcalan'ın çağrısı ile elindeki esir asker ve polisleri serbest bıraktı. 21 Mart Newroz günü ise Öcalan Türkiye halklarına kapsamlı bir mektup ile sesleniyor Türkiye'nin demokratikleşmesi ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi amacıyla bu süreci başlattıklarını açıklıyordu.

Bu sürecin ardından HPG gerillalarının geri çekilmesi tartışmaları yaşandı. Yaşanan bu tartışmalar sonucunda Öcalan KCK 'ye gerilla birliklerinin geri çekilmesi için çağrı yaptı. Bu çağrı sonrasında KCK bütün alanlarda bu konuyu tartışmaya açıyor ve karar alıyordu. Ardından KCK uluslararası basın ve yayın kurum ve kuruluşlarınında katıldığı bir basın toplantısı ile 8 Mayıs günü gerilla birliklerinin Türkiye sınırları dışına çıkmak amacıyla harekete geçeceğini açıkladı.

Tüm bu tek taraflı iyi niyet adımlarına rağmen AKP hükümeti yeni karakol-kalekol ihaleleri açıyor ve yeni karakol-kalekollar inşa ediyordu. AKP hükümeti bununla da yetinmeyerek baraj yapımlarına hız veriyor ve Kürdistan coğrafyasında yeni tahribatlar yaratıyordu. Koruculuğun kaldırmasının gerektiği yerde yeni Korucu kadroları açıyordu. Tüm bunların yanı sıra sokaklarda halka yönelik faşizan saldırılar tüm hızıyla devam ediyordu.

1 Mayıs'ta Taksim'e çıkmak isteyen devrimcilere karşı polisin işkenceye varan  uygulamaları tepkilerin daha fazla artmasına neden oluyordu. Hükümet " çözüm sürecinin " de ruhuna uygun olacak ve Türkiye'nin demokratikleşmesini sağlayacak adımlar atmak yerine İnsanların ne yemesi gerektiğinden ne içmesi gerektiğine hatta ne giymesi gerektiğini belirleyecek kadar özel hayata müdahale ediyordu. Yani AKP hükümeti her geçen gün daha fazla otoriterleşiyordu.

AKP hükümetinin bu otoriterliği insanların yaşam alanlarını yok etmeye kadar varmıştı. Nitekim Taksim yayalaştırma projesi kapsamında Gezi parkının yıkılması ve yerine kışla yapılması isteniyordu. Ancak halkın tepkisi giderek artıyordu. Halkın haklı tepkisine karşı polis şiddeti bu kez Diyarbakır sokaklarında değil, İstanbul 'un kalbi Taksim de kendisini hissettiriyordu.

Böylece Gezi direnişinin fitili ateşleniyordu. Bir yandan " Çözüm sürecinin " devam ediyor olması diğer yandan da " Ordu Göreve " diyen ve ülkeyi 80 yıl yöneten Ulusalcı-Kemalist kesimlerinde Gezi direnişinde yer alıyor olması Kürt Özgürlük Hareketinin pozisyonu tam olarak belirleyememesine neden oluyordu. Gezi direnişi için ülke genelinde yapılan çeşitli protesto eylemlerinde toplam 6 kişi katledildi.

" Çözüm süreci " ile birlikte hükümetin karakol-kalekol yapımlarının arttırması Kürt halkının tepkisini çekiyor ve yer yer protesto eylemlerine sahne oluyordu. Diyarbakır Lice ilçesinde yapılan karakol-kalekol eylemine ordu birliklerinin halkı taraması 18 yaşındaki Medeni Yıldırım'ın katledilmesi ile sonuçlanmıştı. İstanbul Maltepe'de Gülsuyu mahallesinde de devlet destekli uyuşturucu çetelerinin Devrimcilere yönelik silahlı saldırısı sonucunda Hasan Ferit Gedik katledilmişti.

" Çözüm süreci " ile birlikte halk tarından kurulan gerilla şehitliklerinin saldırıya uğraması Kürt halkının tepkisini çekiyor ve halk tarafından çeşitli protesto eylemleri gerçekleştiriliyordu. Hakkari'nin Gewer (Yüksekova) ilçesindeki protesto eylemine polisin saldırması sonucunda 2 kişi katledilmişti. Katliama karşı Gewer'de gelişen protesto eylemlerinde polis 1 kişiyi daha katlediyordu.

Sonuç...

İçinden geçmiş olduğumuz tüm bu süreç beraberinde çeşitli tartışmalar, eleştiriler ve suçlamalar getirdi. Kuşkusuz bu süreç en çok Sol hareketler içerisinde tartışmalara yol açtı. Kimi Sol hareketler tarafından yürütülen " çözüm süreci " PKK 'nin bir teslimiyeti olarak lanse ediliyor, kimi Sol hareketler tarafından da PKK 'nin AKP ile bir işbirliği içerisinde olduğu iddia ediliyordu. Kimi Sol hareketlerde " çözüm sürecini " desteklemekle birlikte temkinli yaklaştı. Ve temkinli yaklaşmaya devam ediyor.

Sonuç olarak PKK de tıpkı EZLN gibi eleştirilere hatta suçlamalara maruz kaldı ve kalmaya devam edecek. PKK 'yi, Kürt legal hareketini bu bir yıllık süre içerisinde izlediği yol, yöntem ve politikalar nedeniyle eleştirebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz, aynı görüşte olmayabilirsiniz, ideolojik olarak farklı yerlerden bakabilirsiniz bunlar normaldir.

Ama insanlık onurunun ayaklar altına alındığı Diyarbakır zindan karanlığında bile " Teslimiyet İhanete, Direniş Zafere Götürür " diyen Mazlum Doğan'ın bu söylemini temel felsefe edinen PKK 'yi teslimiyet ile suçlayamayız. Siz hiç Diyarbakır zindan karanlığını bedenlerini ateşe vererek aydınlatan ve ateşle sevişen dörtler'i duydunuz mu? 12 Eylül faşist cuntasının Diyarbakır zindanındaki teslim alma girişimlerine karşı bedenlerini ölüme yatıran Kemal Pir ve yoldaşlarını duydunuz mu ?

Sizce en zor koşullarda bile teslim olmayan bir hareketi teslimiyet ile suçlamak doğru mudur ?

NOT: PKK gerçek anlamda bir müzakere yapmak istiyorsa Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri - Halk Ordusu FARC-EP ile Kolombiya devleti arasında devam eden müzakere örneğine iyi bakmalıdır...

No hay comentarios.:

Publicar un comentario